SMYRNA’DA BİR KEKİK (ORIGANON) TÜCCARI
XIX. yüzyıl sonlarında İzmir’de bulunarak Oxford Ashmolean Museum’a taşınan bir mezar taşının kekik otu ile yakından ilişkili birine ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu taşın üzerinde, son iki satırı kısmen tahrip olmuş olan ve M.S. 2. yüzyıla tarihlenen bir Grekçe bir mezar yazıtı yer almaktadır. Yazıtın başlangıcını oluşturan ilk satır(lar) noksan olduğundan, mezar sahibinin adını öğrenmek mümkün olamamaktadır. Yazıtın çevirisi şöyledir:
«[Filanca kişi bu mezarı kendisi ve karısı] Thalia ve tüm akrabaları için [yaptırdı]. Bu yapı hiçbir mirasçıya verilmeyecektir. Hiçbir kimse bu mezarı ya da onun bir bölümünü satmaya veya değiştirmeye veya devretmeye yetkili değildir. Aynı şekilde, hiçbir kimse bu yapıyı satın alamaz ve ona kasıtlı olarak herhangi bir zarar veremez. Bu düzenlemeye aykırı birşey yapan veya yapıyı satan veya devreden veya kötü niyetle ona zarar veren kişiyi ne toprak üzerinde taşısın, ne toprak ve ne de deniz ona ürün versin! Ayrıca göklerdeki tanrılar ve yeraltındaki cinler ona ve onun ailesine öfke duysunlar! Ve ayrıca, bu düzenlemeye aykırı davranan veya yapıyı satan veya devreden veya onu satın alan kişi Smyrna’daki Yaşlılar Meclisi’ne 2000 gümüş Dinar ve ayrıca davacıya 1000 gümüş Dinar ve ... ödeyecektir. Kekikçi».
Yazıtın sağ alt kenarındaki bir kekik dalı motifinin hemen altında OPIΓANIΩN (“kekikçi”) şeklinde bir ifade yer almaktadır. Bu, büyük bir olasılıkla mezar sahibinin lakabıydı. Anlaşılan bu kişi Smyrna’da, şifalı bir bitki olan kekik otunun ve bu ottan elde edilen ilaçların ticaretini yapmaktaydı. Mezar taşına “kekikçi” ifadesini yazdırdığına ve bir kekik motifi çizdirdiğine göre, mezar sahibi bu mesleği ile onur duymaktaydı.
Günümüzde olduğu gibi, antik devirde de kekik otunun (origanon) ve ondan elde edilen ürünlerin birçok hastalığa iyi geldiğine inanılmakta ve kekikten elde edilen ürünler yaygın bir şekilde tüketilmekteydi. Ünlü doğabilimci Plinius Secundus (M.S. 1. yüzyıl), Naturalis Historia (Doğa Tarihi) adlı eserinde farklı bölgelerde yetişen ve farklı adlar taşıyan bazı kekik türlerinden söz etmekte ve bunların hangi hastalıklara iyi geldikleri konusunda bilgiler vermektedir:
«Tat bakımından geyik otu (cunila origanoides) ile rekabet eden kekiğin (origanon) tıpta kullanılan birçok türleri vardır. Örneğin, görünüşü çördük otuna (hysopum) benzeyen eşek otu (onitis) ya da yeşil ot (prasion) bir kekik türüdür. Bu bitki özellikle mide ağrısı ve hazımsızlığa karşı kullanılmaktadır. Ayrıca, beyaz şaraba karıştırılarak örümcek ve akrep ısırmalarında, ya da bir yün parçasının üzerine sirke ve zeytinyağı ile birlikte konup burkulma ve yaralanmalara uygulanmaktadır» (XX.68).
«Keçi Kekiği (tragoriganon), yabani kekik (serpullum) ile büyük bir benzerlik gösterir. İdrar söktürücüdür, tümörleri yok eder ve sıvı olarak alındığında ökseotu ve yılan zehirine karşı son derece etkilidir. Mideden gelen asit salgılarına ... çok iyi gelir. Ayrıca balla karıştırılarak öksürüğe ve akciğer iltihabına ve zatürreye karşı kullanılır.
Herakles kekiğinin (origanum Heracleoticum) üç türü vardır: Birincisi en koyu renkli olanıdır ve yaprakları diğerlerine oranla daha büyüktür ve yapışkan bir özelliği vardır. İkincisinin yaprakları daha ince olup, görünüş bakımından mercanköşkten (sampsuchum) pek farklı değildir. Bazıları bunu yeşil ot (prasion) diye adlandırmayı tercih ederler. Üçüncüsü ise ilk iki tür arasında bir yapıya sahiptir, ama tibbî etkisi diğer ikisinden daha azdır. Herakles kekiğinin en kalitelisi Girit’de yetişir; çünkü bunun bilhassa kokusu hoştur. Kalite bakımından ikinci sırada Smyrna kekiği yer almaktadır ve bunun kokusu Girit kekiğinin kokusundan bile daha güçlüdür. Kısacası, eşek otu diye bilinen Herakles kekiğinin çayı pek revaçtadır.
Kekik genelde yılanları uzaklaştırmada kullanılmakta ve kaynatılarak yaralı kimselere verilmektedir. Çay olarak içildiğinde idrar söktürücüdür. Bu bitkinin ginseng (panax) kökünden elde edilen karşımı fıtık ve kasılmalarda kullanılmaktadır. İncir ile çördük otu (hysopum) karışımının altıda bir oranına ininceye kadar kaynatılmasından elde edilen ilaç ödemden şikayeti olanlara önerilmektedir. Kekik banyodan önce alındığında kaşınmalara, kaşıntılı deri hastalığına ve cüzzama iyi gelir. ... Bir miktar kekik çayı, dalları ile birlikte şarabın içine konup içildiğinde haşhaş ve kirecin (sülfat) zehrini yokeder. Bir kâse alındığında bağırsakları gevşetir. Merhem olarak yaralara ve diş ağrılarına iyi gelir. Bal ve güherçile ile karıştırılmasından dişlerin beyazlatılmasına yarayan bir ilaç elde edilir. Aynı zamanda burun kanamalarını durduran bir etkisi de vardır.
Bu bitkinin arpa kırması ile haşlanmasından elde edilen madde tükürük bezlerindeki ve bezelerdeki gizli tümörler için kullanılır. Kekik ile meşe palamudu ve bal karşımı nefes borusundaki sorunlar için de kullanılır. Yaprakları, bal ve tuzla birlikte dalak için de iyidir. Sirke ve tuzla kaynatıldığında ve küçük dozlarla alındığında balgamı inceltir. ... Bitkinlik hisseden kimselerin vücudu karın kısmı dışında kekikle iyice ovulur. ...» (XX.70).
Öte yandan, M.S. 2. yüzyılda yaşamış diğer bir ünlü doğabilimci ve hekim olan Anazarbos’lu (Kilikia) Pedanius Dioscorides ise, De Materia Medica (Tıbbi Materyaller Hakkında) adlı eserinde kekik ve yararları hakkında bazı bilgiler vermektedir. En iyi kekik türlerinin Kilikia, Kos (İstanköy), Khios (Sakız), Smyrna ve Girit’de yetiştiğini (III.35) belirten Dioscorides, kekiğin bir panzehir olarak kullanıldığını, yılanları uzaklaştırdığını (III.32 ve 34), iyi bir idrar söktürücü olduğunu, mide ağrısı, deniz tutması, bulantı ve mide ekşimesine iyi geldiğini (III.35) ve kasılma, fıtık ve hazımsızlık gibi rahatsızlıklarda önerildiğini (V.55) belirtmektedir. Yine Dioscorides, kekikten yapılan bazı şarap türlerinin (oinos tragoriganites ile oinos origanites) iyileştirici etkileri olduğundan söz etmektedir (V.55 ve 61).
KISA KAYNAKÇA:
Gaius Plinius Secundus, Naturalis Historia.
Pedanius Dioscorides, De Materia Medica.
L. Robert, Bulletin de Correspondence Hellénique (BCH) 101, 1977, 43-54 = Documents d’Asie Mineure, Paris 1987, 1-12.
E. Pfuhl – H. Möbius, Die ostgriechischen Grabreliefs II, 1977-1979, no. 2237.
G. Petzl, Die Inschriften von Smyrna I, 1982, 73, no. 210.