TİYATRODA SAHNE OTOMASYONU ve ÖZEL EFEKTLERİN MUCİDİ
İSKENDERİYELİ HERON
Antik devirde kendiliğinden çalışan bazı mekanizmalar icat edildiğini ve bunların günlük yaşamda kullanıldığını biliyoruz. Aslında, İ.Ö. 8. yüzyılda yaşadığı kabul edilen Homeros’un Iliada destanı, hayal ürünü de olsa, bu konuda mühendislere gereken ilhamı vermekteydi. Örneğin Iliada’da, maden ve metal işçilerinin tanrısı olan Hephaistos’un tekerlekleri altından olan ve kendiliğinden hareket eden üç ayaklı masaları vardı. Bu masalar, birer köpek gibi, Hephaistos’la birlikte tanrıların toplantılarına gidiyor ve o emrettiğinde geri dönüyorlardı.
Antik tiyatrolar içlerinde çok sayıda irili ufaklı teknolojik buluşları da barındırıyordu. Nitekim Yunanlılar, bugün de benzerleri kullanılan birçok dekor ve efekt tekniği geliştirmişlerdi. Daha İ.Ö. 5. yüzyılda tiyatrolarda vinçler kullanılıyor ve bunlar aracılığı ile tanrı sahneye indiriliyordu. Böylece “bir makina ile sahneye inen tanrı” (deus ex machina) sayesinde en zor sorunlar çözülür ve oyun mutlu sonla biterdi. Örneğin, Aristophanes’in Barış (Eirene) adlı oyunundaki Trygaios adındaki karakter, dev bir bokböceğinin sırtında göklere fırlatılıyordu. Bu amaçla kullanılan kanatlar (periaktoi) genellikle ağaçtan yapılmış, bir mil yardımı ile hareket eden üçgen prizmalardan oluşuyordu.Yine bu tiyatrolarda aktörler yeraltı dünyasına (Hades), sahnenin altındaki bir mekana açılan kapaklardan girip çıkıyorlardı.
Büyük İskender’in İ.Ö. 4. yüzyıl sonlarında Doğu’yu fethinden sonra başlayan, bilim ve sanatın zirveye ulaştığı Hellenistik devirde diğer birçok mekanik sahne efekti icat edilmişti. Örneğin, İ.Ö. 1. yüzyılda İskenderiye’de yaşayan ünlü matematikçi ve mühendis Heron, kendiliğinden hareket eden bazı aygıtlar (automata) icat etmesiyle ün kazanmıştı. Heron’a atfedilen eserden üçü günümüze ulaşmıştır. Bu eserlerde hava, su ve buhardan yararlanma (pneumatika) yolları, bazı otomatların (automata) ve manivela, makara, vinç, üzüm presi gibi aletlerin (mekhanika) yapımı anlatılmaktadır. Heron, ordu, tapınak ve tiyatrolar için de bazı makinalar geliştirmişti. Onun icatları arasında, sahnede kendiliğinden hareket edebilen dört tekerlekli platformlar ve kısa oyunların canlandırıldığı minyatür tiyatrolar bulunmaktaydı. Bugünün insanına son derece ilkel gelebilecek bu makinalar, eskiçağ insanı için birer mucizeydi.
Heron’un yaptığı, kendiliğinden hareket eden platformlar, tanrı Hephaistos’un Iliada’da anlatılan hareketli masalarını andırıyordu. Tiyatrodaki bazı platformları hareket ettirmede kullanılan bu aygıt (Şek. 1), aşağı salınan bir ağırlığın, halat ve makaralar aracılığı ile tekerlekleri döndürmesi ilkesine dayanıyordu. Bir silindirik mekan içine konan ağırlığın altındaki depoya hububat dolduruluyor ve altta bulunan bir musluğun açılması ile hububat aşağıdaki bir hazneye boşalıyor ve bu sayede üstteki ağırlık aşağı doğru inerek platforma bağlı tekerleklerin dönmesini sağlıyordu.
Heron daha sonraları, hareket eden platform aygıtının üzerine diğer bazı düzenekler de ekleyerek, seyircinin huzuruna kendiliğinden gelen minyatür, tekerlekli tiyatro sahneleri de yapmıştı (Şek. 2). Bu tiyatroların kapıları kendiliğinden açılıp kapanıyor, sahnedeki bazı objeler hareket ediyor ve gösteri bittiğinde sahne kendiliğinden geri gidiyordu. Artık Heron, platformu hareket ettiren makinada hububat yerine kum kullanıyor, böylece hareketin daha yavaş ve daha uzun süreli olmasını sağlıyordu.
Heron ayrıca, Troia savaşlarından sonraki trajedi ve öfkeyi dile getiren Nauplios adlı bir oyunu baştan sona sahneleyebilen bir minyatür tiyatro oyunu programlamıştı. Öyküde, Euboia Kralı Nauplios’un oğlu Palamedes, silah arkadaşı olan Ajax tarafından haksız bir biçimde hainlikle suçlanır ve taşlanarak öldürülür. Kral Nauplios, tanrıça Athena’nın da yardımı ile bir intikam planı hazırlar. Perde kalktığında sahnede, mekanik düzeneklerle hareket edebilen ve çekiç ve testerelerle Ajax’ın gemisini onaran Nyphalar (periler) görülür (Şek. 3). Bir süre sonra kapılar kapanır ve yeniden açıldığında ikinci sahne görülür. Burada gemi denize indirilmektedir. Üçüncü sahnede deniz ve ufukta yaklaşan Yunan donanması görülür. Bu sırada yunus balıkları denize dalıp çıkmaktadır. Deniz birden dalgalanır ve gemiler sahile sürüklenir. Sahnedeki kapı kapanıp yeniden açıldığında gemiler ortada yoktur. Sonraki sahnede Nauplios, elindeki fenerle ortalığı aydınlatmakta ve böylece Yunanlıları kayalıklardaki tuzaklara doğru yönlendirmektedir. Bu sırada tanrıça Athena, olup biteni zevkle izlemektedir. Son sahnede sahile vurmuş bir gemi görünür. Ajax sularla boğuşurken, tanrıça Athena göğe yükselir ve onun üzerine bir yıldırım gönderir. Sonuçta Ajax sulara gömülür. Böylece Nauplios, oğlu Palamedes’in intikamını almıştır. Tüm bu hareketler, gizli ve birbirinden bağımsız mekanizmalara bağlıydı, ama tüm enerji aşağıya doğru bırakılan ağırlıklar tarafından sağlanmaktaydı. Kuşkusuz, ö günün tiyatro izleyicisi bu büyüleyici otomasyona şaşkınlıkla bakmaktaydı.
Heron’un diğer bir icadı da, gök gürlemesi efekti veren bir makinaydı (Şek. 4). Boru şeklindeki bu mekanizmada, yukarıdan aşağı doğru yuvarlanan bronz küreler, kademeler halinde sıralanmış metal çıkıntılara çarpıyor ve sonuçta dibe yerleştirilen ince metalin üzerine düşüyor ve bu sayede, önce gök gürlemesi ve daha sonra da yıldırım gürültüsü meydana geliyordu.
KISA KAYNAKÇA:
J.W. Humprey, Ancient Technology, 2006, 119-28 ve 140-1.
J L Heiberg, Heronis Alexandrini Opera quae supersunt omnia (Leipzig, 1912).
B. Woodcroft, The Pneumatics of Hero of Alexandria from the Original Greek, 1851.