MYSİA’LI EPİKRATES’İN VASİYETNAMESİ
1965 yılında P. Herrmann ve K.Z. Polatkan tarafından Kırkağaç’ın güneyindeki Bakır’a yakın Harta (Dönertaş) Mevkii’nde bulunan ve şimdi Manisa Müzesi’nde korunan hayli uzun ve özenle yazılmış bir Grekçe yazıtta, bir vasiyetnamenin son kısmı yer almaktadır. Yazıtın son satırındaki «Ben, Epikrates oğlu Epikrates, bunları vasiyet ediyorum» şeklindeki ifade bize göstermektedir ki, bu yazıt Epikrates adındaki bir yerel zenginin vasiyetidir. Bu saptama, yazıttaki «... bu vasiyetim bir taş üzerine herkesin kolayca anlayabileceği bir dille yazılsın ve korudaki anıt-mezarın önüne dikilsin» şeklindeki ifadelerle de desteklenmektedir. Anlaşılan Epikrates, vasiyetini iki büyük taş (stel) üzerine yazdırarak, bir anıt-mezarın (herôon) girişine, sağlı-sollu diktirmişti. Elimizde bulunan ve vaktiyle mezarın girişinin sağ tarafına dikilmiş olan bu taşın üzerinde, 82 satırı ön yüzde ve 34 satırı ise arka yüzde olmak üzere toplam 116 satırlık bir yazı yer almaktadır. Vasiyetin başlangıç kısmını kaydeden taş belki aynı yörede toprak altında bulunmakta, ya da bir meraklı onu yasadışı bir şekilde elinde tutmaktadır.
Yazıtın bulunduğu Bakır civarında Nakrason veya Nakrasos adlı bir yerleşimin varlığı öteden beri bilinmektedir. Bakır’da antik bir yerleşimin izlerine rastlanmasa da, buranın dilimizdeki eski adının Nakras olması, bu civarda Nakrasitai adı verilen halkın yaşadığı Nakrason veya Nakrasos adlı bir yerleşimin bulunması büyük bir ihtimaldir. Ama komşu Yatağan köyü arazisinde ele geçen bazı yazıtlardaki Makedonia’lı Nakrasonlular (veya Nakrasoslular), Akrasoslular ve Kareneitai şeklindeki kavim adları bu konuda kesin bir kanıya varmamızı zorlaştırmaktadır.
Yazıtı ilk kez yayınlayan Herrmann ve Polatkan, harflerin yapılarına ve içeriğindeki bazı ipuçlarına dayanarak eseri İ.S. I. yüzyıla tarihlemişlerdir. Yazıt, Geç Hellenistik ve Erken Roma devirlerinde bölgenin sosyo-ekonomik yapısı, inanç ve gelenekleri, mezar kültü, hukuk sistemi ve tarihi coğrafyası bakımından çok büyük bir önem taşımaktadır. Bu nedenle yazıt, bulunuşundan bu yana çok sayıda araştırmaya konu olmuştur.
Vasiyenamenin sahibi olan Epikrates, bugünkü Bakır (Nakrason veya Nakrasos) civarında yaşayan, geniş bağ ve bahçelere ve belki de bir kiremit ocağına (Plinthoulkion) sahip, Grek-Roma karışımından oluşan bir ailenin reisiydi. Onun babası Tertia adındaki bir Romalı kadınla evlenmiş ve torunlarına da Romalı adları verilmişti. Epikrates, bir koruluğun içinde, ölen sevgili oğlu Diophantos’un gömüldüğü bir anıt-mezar (herôon) yaptırmıştı. Vasiyetinde, ileride karısı Laevilla, kızı Tertia ve torunu Cestia’nın da buraya gömülmesini şart koşan Epikrates, bunun bakım ve korumasının sağlanması için bir vakıf kurmuştu. Epikrates, bu vakfa çok sayıda arazisini bağışlamakta ve buradan elde edilecek gelir sayesinde mezar kompleksinin sonsuza kadar ayakta kalmasını güvence altına almayı ummaktaydı. Zaten, rüyalarına giren müteveffa oğlu Diophantos da kendisinden bu tür isteklerde bulunmaktaydı.
Epikrates bu vasiyetinde ileride kimlere hangi görevlerin düştüğünü en ince ayrıntılarına kadar belirlemiş, hatta karısı Laevilla ile dedesi Metras’ın bakımını güvence altına almak istemişti. Kuşkusuz o bu vasiyetini Nakrason ya da Nakrasos’daki resmî makamlara da onaylatmış ve orijinalinin bir kopyası en yakın kentin arşivinde (arkheion) muhafaza altına alınmıştı. Ama yine de kendi ölümünden sonra vasiyetinin ihlal edileceğinden kuşku duyan Epikrates, olası bir ihlalden sorumlu olacaklara en ağır bedduaları etmektedir.
«… ve yukarıda sözü edilen zeytinliğin batı sınırını bir dere oluşturmaktadır. Bunun etrafında ise, her ikisi de Thyateira’lı (Akhisar) olan Hermodoros oğlu Andronikos ile Diophantos oğlu Epikrates’in arazileri yer almaktadır. Aynı şekilde, 5 plethron (yaklaşık 5 dönüm) veya biraz daha büyük olan Kyllina isimli bağımın da etrafını çevirdim ve mezar alanıma ekledim. Bu bağın doğusunda Diophantos oğlu Epikrates’in arazisi, kuzeyinde Dionysios oğlu Nakrasa’lı Menophantos’a düğün armağanı olarak verilmiş olan bağlar, güneyinde ve batısında ise bir akarsu yer almaktadır. Bu bağın doğu sınırını bir dere oluşturmaktadır. Bu dere, Menophantos’un şaraplık üzüm bağından gelen suyu toplar ve kış mevsiminde aşağıdaki akarsuya taşır.
Ayrıca ben, ‘Maximus’un Yeri’ diye bilinen bir başka zeytinliğin de etrafını çevirip mezar alanına ekledim. Bunun doğusunda Tibbai (İlyaslar ?) köyünden Deskyleion’a (Ergili) giden yol, kuzeyinde Knesion oğlu Apollonios’un yetiştirmiş olduğu şaraplık üzüm bağı, batısında da Thyateira’lı (Akhisar) Lucius’un oğlu Titus’un arazisi bulunmaktadır. Ayrıca, ovadaki aynı köyde bulunan ve Pteleon adı verilen, 7 plethron’luk (yaklaşık 7 dönüm) boş bir araziyi ve yine aynı düzlükteki ‘Kormos’un Yeri’ olarak bilinen 6 plethron’luk (yaklaşık 6 dönüm) diğer bir boş araziyi sınırladım ve mezar alanına kattım. Bunlardan Pteleon adlı yerin komşuları kuzeyde Diophantos oğlu Epikrates, doğuda ve güneyde Hermodoros oğlu Androneikos, batıda Tibbai (İlyaslar ?) köyüdür. Diğer arazinin komşuları ise, doğuda Diophantos oğlu Epikrates, kuzey, güney ve batıda Hermodoros oğlu Androneikos’dur. Yukarıda sözü edilen, kimisi boş olan, kimisinde ise ağaç ya da asma bulunan ve mezar alanına katılmış olan bu araziler için, burayı işleten kişi Nakrasa hazinesine her yıl için birim başına 12 Drahmi ödeyecek ve bu ödeme hasattan sonra yapılacaktır.
Ve şimdi varislerimin ve onların varislerinin şunu iyi anlamalarını istiyorum: aşağıda belirtilen mülkün tamamını, bizzat benim saptadığım sınırlarının son noktasına kadar kendi mezarıma ve oğlum Diophantos’un mezarına tahsis ediyorum: Koruluk, güney yönünde bitişiğindeki arazi, Plinthoulkion (kiremit ocağı) denilen alan, onun ötesindeki zeytinlik, ‘Maximus’un Yeri’ adı verilen diğer zeytinlik, Kyllina adı verilen şaraplık üzüm bağı, düzlükteki Pteleon adı verilen boş arazi ve ‘Kormos’un Yeri’ denen mevki. Oğlum Diophantos için bunu yapmamın nedeni sadece evlat sevgisi değildir. Müteveffa oğlum gerek rüyalarıma girerek ve gerekse diğer bazı alametler yollayarak, benden, kendisine miras olarak düşen arazinin etrafını çevirmemi sıklıkla ve açıkça talep etmektedir.
Bundan böyle mirasçılarımın yanılıp da tanrılara saygısızlık etmelerini istemem. Bir noktayı daha açıkça belirtmek isterim: Kendi mezarıma ve ölen oğlum Diophantos’un mezarına vakfetmiş olduğum arazilerin kullanım hakkı (şu anda) bendedir. Azatlılarım Telesphoros ile Eunomos mezar alanının bakımından ve buraya ait herşeyden sorumlu olacaklardır. Ve buradan elde edilecek tüm gelirler yaşadıkları sürece onların olacaktır. Benim bu kişilerden isteğim, bu arazilerden elde ettikleri gelirlerle tüm büyük yapıların, koruluğun, mezarlara vakfedilmiş mülkün ve diğer herşeyin bakımını ve korunmasını sağlamalarıdır. Eğer bu büyük yapıların, mezar anıtının ve koruluğu çeviren duvarlar yıkılırsa, Telesphoros ve Eunomos buradan elde edilen gelirlerle bu duvarları eski haline getirsinler. Telesphoros ve Eunomos ayrıca, mezar alanını en az 25 Dinar değerindeki güllerle süsleyecekler ve bunu ölüye karşı bir görev olarak kabul edeceklerdir. Dileğim şudur ki, Telesphoros’un ölümünden sonra mezar anıtının bakımı ve yukarıda belirtilen diğer görevler azatlım Eunomos’a geçsin. Onun ölümünden sonra da aynı hak ve görevler -cinsiyetine bakılmaksızın- onun evlatlarına geçsin ve böylece tüm hizmetler halefleri tarafından Eunomos adına sonsuza kadar yürütülsün.
Hiçbir kimse bu mezarın gelirlerine ve Diphantos’un mezarına vakfedilen arazilere müdahale edemez ve bir amaçla kullanamaz ve teminat gösteremez ve kişisel kazanç sağlayamaz ve vakfın gelirlerini ve yönetimini bir başkasına devredemez. Bu nedenle, bu vasiyetim bir taş üzerine herkesin kolayca anlayabileceği bir dille yazılsın ve korudaki mezar anıtının önüne dikilsin. Bunu yapmaktaki amacım, hangi mirasçılarımın önce, hangilerinin ise sonra hak sahibi olacaklarını belirtmek ve bu sıralamanın zamanla bozulmasını ve dışarıdan birinin bu düzeni değiştirmesini önlemektir. Eğer biri görevini kötüye kullanırsa, kendisi bu haklardan mahrum kalacak ve bu haklar dürüst davranacak bir başka kişiye geçecektir. Vasiyetimin uygulanmaması durumunda benim soyumdan gelenler bu iş için uygun buldukları kişileri görevlendireceklerdir.
Hangi gerekçe ile olursa olsun, hiçbir kimse bu koruluktan ağaç kesmeyecektir. Ve ben Epikrates, karım Laevilla, kızım Tertia ve torunum Cestia dışında hiçbir kimsenin bu anıt-mezara birini gömmesine ya da kemiklerini koymasına izin verilmeyecektir. Buna aykırı davranan kişi ‘mezara saygısızlık’ suçundan yargılanacaktır. Her kim benim veya Cestia’nın veya geride bırakacağım azatlılarımın kullanım haklarını kısıtlar veya bir başkasına devrederse veya haczettirmek isterse veya hakkına düşen payı amacına aykırı bir şekilde kullanacak olursa, bu kişinin tüm hakları bu hakkı vasiyeti kötüye kullanmayacak kimselere ve onların mirasçılarına devredilecek ve öyle kalacaktır.
Nakrasa’nın Pataktibeai adlı mevkiindeki, kullanım hakkını karım Laevilla’ya verdiğim, içinde annem Tertia ile dayım Secundus’un gömülü olduğu küçük tarlanın kullanım hakkı karımın ölümünden sonra varislerimin uygun gördüğü birine verilecektir. Aynı hukukî koşullar oğlum Diophantos’un mezarı ile ilgilenen kişiler için de geçerlidir
Eğer burada yazılı isteklerime aykırı bir durum ortaya çıkarsa ve bunlardan bir sapma olursa, bundan sorumlu olan kişi ‘mezara saygısızlık’ suçundan yargılansın. Ve o kişi ayrıca, gökteki, yerdeki, denizdeki ve yeraltındaki öfkeli tanrıların ve ölülerin gazabı ile karşılaşsın! Ve o kişinin kendisine, ailesine ve soyuna ne hava temiz ve sağlıklı, ne de toprak bereketli olsun! Ve o kişi toprak ve denizin nimetlerinden yararlanamasın! Ve o kişinin evinin sağlam temelleri olmasın ve onun çocukları ve soyu-sopu sağlıklı olmasın! Yukarıdaki isteklerime karşı gelenler tümüyle yok olsunlar! Vasiyetimi çiğneyecekler için, buraya yazdırmadığım nice ağır beddualar ettim!
Korulukta ve toprak altında bulunan mezarın ve çevresinin bugünkü bakıcıları olan azatlılarım ileride Eunomos’un halefleri olacaklardır. Onların da buraya ölü gömmekle ilgili hakları ve sorumlulukları olacaktır. Mirasçımdan, tabii eğer kendisi de kabul ederse, benim ölümümden sonra karım Laevilla’yı evinde barındırmasını rica ediyorum. Kaldı ki karımın deneyimlerinin ona çok yardımı olacaktır. Mirasçımdan şunu da rica ediyorum: dedem Metras’ı da yanına alsın ve onu yaşadığı sürece layık olduğu refah içinde yaşatsın ve onun tüm sorumluluğunu üstlensin.
Ben, Epikrates oğlu Epikrates, bunları vasiyet ediyorum».
KISA KAYNAKÇA:
P. Herrmann und K.Z. Polatkan, Das Testament des Epikrates und andere neue Inschriften aus dem Museum von Manisa (1969), 7-36.
Jeanne et Louis Robert, Bulletin épigraphique, 1970, no. 512.
J. Triantaphyllopoulos, Vestigia 17 (1973), 181-7.
H. Malay, Researches in Lydia, Mysia and Aiolis (1999), 31.
Ü. Evran, Arkeoloji ve Sanat 93 (1999), 18-21.