ALEKSANDREİA TROAS'LI (DALYANKÖY) BİR GLADYATÖR İÇİN MEZAR ŞİİRİ
1785 ile 1788 yılları arasında Ezine’nin Kemallı köyünde görülmüş ve daha sonra Louvre Müzesi’ne taşınmış olan bir mermer plaka üzerinde, Melanippos adındaki bir Gladyatör için yazılmış Grekçe bir mezar şiiri (epigram) yer almaktadır. M.S. II. yüzyıla tarihlenen bu yazıt, Melanippos’un Thallos ve Zoe adındaki akraba ya da dostları tarafından yazdırılmış ve olasılıkla onun mezar anıtına konmuştu. Yazıtın çevirisi şöyledir:
Melanippos'um ben, ey yolcu,
Stadiumların kahramanı, aslen Tarsos’lu,
İkinci sınıftan gladyatör, ama artık bir ölü,
Retiarius idim ben, bir bak, şimdi burada gömülü.
Artık ne duyuluyor sesi bir bronz trompetin,
Ne de coşturuyor beni sesi flütlerin.
Derler ki Herakles başarılıydı oniki zorlu görevde,
O kadarını yaptım ben de, ama öldüm onüçüncü döğüşte.
[Thallos ile Zoe, (bu anıtı/mezarı) kendi paraları ile Melanippos için yaptırdılar.]
Tarsos’da (Tarsus) doğmuş olan Melanippos, retiarius adı verilen bir hafif silahlı gladyatör sınıfında yer almaktaydı. Bu gruptaki döğüşçüler miğfer (galea) giymezler ve çıplak ayakla döğüşürlerdi. Sol omuzlarına bronzdan yapılmış bir omuzluk (galerus) takan bu gladyatörler, döğüş sırasında sol elde bir bıçak (pugio) ve sağ elde de üç çatallı bir sırık (tridens) tutarlardı. Bir retiarius diğer bir retiarius’la asla döğüştürülmezdi. Ağır silahlı bir gladyatörle karşılaşan bir retiarius, rakibini yakalamak için bir ağ (rete) kullanırdı. Nitekim bu gruptaki gladyatörlere verilen retiarius adı “ağ’la savaşan” anlamına gelmekteydi.
Çoğu gladyatörün mezar taşında kaç kez galip geldiği belirtilmez, yalnızca “çok defa galip geldiği”ne vurgu yapılırdı. Örneğin, Tralleis’li bir gladyatörün mezar taşında şu ifade yer alır: «... Stadyumlarda çok kez döğüştüm; beni kimse yenemedi, ama Moira’ya (kader tanrıçası) teslim oldum». Tarsos’lu Melanippos’un 12 döğüşten galip çıkması onun gerçekten çok başarılı bir retiarius olduğunun kanıtıdır. Çünkü eldeki yazıtlar, bu sayıya ulaşan gladyatörün oldukça az olduğunu göstermektedir. Bu yüzden Melanippos, mezar taşındaki şiirde de mitolojik kahraman Herakles (Hercules) ile kıyaslanmaktadır. Antik devir boyunca şiir, resim, heykel ve seramik sanatlarının vazgeçilmez bir motifi olan "Herakles’in 12 Görevi” ile ilişkili efsane özetle şöyledir:
Zeus’un Alkmene adındaki bir kadından doğan oğlu olan Herakles, olağanüstü güç ve yeteneklerle donatılmış bir kahramandır. Ama Zeus’un karısı olan tanrıça Hera, kocasının bir başka kadından olan bu oğluna rahat vermez; Herakles’i deli eder ve çıldıran Herakles kendi karısını ve çocuklarını öldürür. Kendine geldiğinde yaptığının farkına varan Herakles çok pişmandır. Delphoi’daki Apollon kehanet merkezine giderek nasıl bağışlanacağını sorar. Tanrı Apollon kendisine, eski düşmanı olan kral Eurystheus’un vereceği 12 görevi (dodekathlon) yapmak zorunda olduğunu bildirir. Herakles’e verilen bu görevler arasında, Nemea aslanın öldürmek, ekinlere zarar veren kutsal Keryneia geyiğini yakalamak, Girit’teki azgın bir boğayı öldürmek ve yeraltı dünyasının (Hades) bekçisi olan üç başlı köpek Kerberos’u hiçbir silah kullanmadan yakalamak vs. gibi olağanüstü zor işler vardır. Babası Zeus, tüm bu görevleri başarı ile tamamlayan Herakles’e ölümsüzlük verirken, üvey annesi Hera da kendisini affeder.
Tarsos’lu Melanippos, katıldığı 12 zorlu döğüşte rakiplerini yenmiş, ama 13. döğüşte öldürülmüştü. Olasılıkla bir gladyatör grubuna (familia) bağlı olan ve menacerlerin (lanista) gönderdikleri döğüşlere katılmak zorunda olan Melanippos’un hangi kentlerde döğüştüğünü bilmiyoruz. Ama böylesine başarılı bir gladyatörün çok değişik bölge ve şehirlerde döğüşmüş olması büyük bir olasılıktır. Örneğin, Girit’teki Gortyn kentinde bulunan bir yazıt parçasından, bir gladyatörün Gortyn’de (Girit) dört, Ephesos’ta (Selçuk) iki, Tralleis (Aydın), Laodikeia (Denizli ?) ve Aphrodisias’ta (Geyre) birer kez döğüştüğü anlaşılmaktadır.
Romalıların en büyük zevki, gladyatörlerin amfitiyatrolarda birbirlerine ya da vahşi hayvanlara karşı yaptıkları döğüşleri izlemekti. Arenaların ihtiyaç duyduğu çok sayıdaki gladyatör için Romalıların hayli zengin kaynakları vardı. Örneğin, Roma mahkemeleri köle ya da özgür bir suçluyu «bir yıl içinde öldürülmek kaydı ile arenada döğüşe (ad gladium)», veya «kısa bir eğitimden sonra arenada döğüşe (ad ludum)» ya da «arenada vahşi hayvanların önüne atılmaya (ad bestias)» mahkum edebilirlerdi. Ayrıca Romalı komutanlar da, savaşlarda aldıkları esirlerin önemli bir kısmını arenalarda döğüştürmek için ayırıyorlardı. Böylece gladyatör gösterileri bir yandan dost ve düşmanın “Roma’nın gücünü” öğrenmesini sağlıyor, diğer yandan da sömürü ve baskı altında yaşayan imparatorluk halkının dikkatini arenalara yönlendiriyordu. Gerçekten de, gerek İtalya ve gerekse eyaletlerdeki Roma halkının en çok zevk aldığı şey gladyatörlerin ölümüne döğüşlerini izlemekti. Ünlü filozof Seneca, bir katilin arenada öldürülüşünü izleyen bir dostunu şöyle azarlar:
- Kabul, o adam soyguncu ve katil olduğu için böyle bir cezayı haketti. Peki, ya sen, zavallı dostum, sen nasıl bir suç işledin de böyle birşeyi izlemeyi hakettin ?
KISA KAYNAKÇA:
L. Robert, Les Gladiateurs dans l’Orient, Amsterdam 1971.
S. Şahin, Katalog der antiken Inschriften des Museums von Iznik (Nikaia) I, Bonn 1979.
M. Ricl, The Inscriptions of Alexandreia Troas, Bonn 1987.
G.H.R. Horsley, New Documents Illustrating Early Christianity 4 (1987).
H. Malay, Çağlar Boyu Kölelik, Ankara 1992.
R. Merkelbach und J. Stauber, Steinepigramme aus dem griechischen Osten I (1998), s. 630.