DÜNYANIN İLK BİLGİSAYARI SAYILAN
ANTİKYTHERA AYGITI (İ.Ö. 1. YÜZYIL)
 
1901 yılında Ege Denizi’ndeki Girit ile Kythera adaları arasındaki Antikytheira adacığı yakınında ele geçen ve yaklaşık 2000 yıl öncesine tarihlenen bronz bir aygıt dünyanın en gizemli arkeolojik buluntularından biri olarak kabul edilmektedir. Buluntu yerinden dolayı Antikytheira Aygıtı olarak adlandırılan bu obje, 45 m. derinlikteki bir kargo gemisi batığının kalıntıları arasında, parçalar halinde ve oksitlenmiş bir şekilde ele geçmişti. Anlaşılan, bu kargo gemisi, çok sayıda mermer ya da bronz tanrı veya sporcu heykeli, amphora, seramik kap, cam obje vs. bulunan yükünü Roma’ya götürürken batmıştı. Gemideki diğer arkeolojik buluntular üzerinde yapılan araştırmalar, bu batığın İ.Ö. 80 ile 70 yılları arasına ait olduğunu düşündürmektedir. Bu geminin Antikyhera’da tam olarak ne zaman battığı ve kimlere ait olduğu konusu sıkça tartışılmış ve buna ilişkin farklı fikirler ileri sürülmüştür.
Antikythera Buluntusunun Kökeni:
Kimi bilim adamları, Antikythera batığında ele geçen aygıtın bir Pergamon üretimi olabileceğini düşündüler. Çünkü bu kentteki kütüphane, İskenderiye’dekinden sonra dünyanın ikinci büyük kütüphanesiydi ve orada geçmişin önemli bilgi birikimini koruyan önemli elyazmaları bulunuyordu. Ancak gemideki eserlerin Pergamon kökenli olduklarını doğrulayan herhangi bir veri bulunamadı.
Buluntu hakkında ileri sürülen diğer bir olasılık da, bu aletin Nikaia’da (İznik) doğan ama çalışmalarını Rodos adasında sürdürmüş olan ünlü astronom Hipparkhos (İ.Ö. 2. yüzyıl) tarafından yapılmış olmasıydı. Ama buluntunun üzerinde Grekçe harferle yazılmış olan Mısır kökenli ay adlarının Rodos’da kullanılmıyor olması bu olasılığı da ortadan kaldırdı.
Bazı araştırmacılar bu geminin, İ.Ö. 86 yılında Atina’da topladığı ganimetleri Roma’ya gönderen ünlü komutan L.C. Sulla’ya ait olduğunu ileri sürdüler. Çünkü İ.Ö. 2. yüzyılda yaşayan Samosata’lı (Samsat, Adıyaman) yazar Lucianus, Sulla’nın Antikytheira’da batan bir gemisinden söz etmekteydi:
«Romalı komutan Sulla’nın (ressam) Zeuksis’in (bu resminin) orijinaline el koyduğu ve onu diğer hatıra eşyaları ile birlikte Roma’ya gönderdiği söylenir; ama bu gemi galiba Malea (Burnu) açıklarında battı ve bu resimle birlikte tüm kargo yok oldu» (Loeb VI, s. 158-9). Ancak bu batık üzerinde araştırmalar yapan ünlü denizbilimci J. Coustoeau’nun 1978 yılında bulduğu, İ.Ö. 76-67 yılları arasına tarihlenen bazı sikkeler geminin Sulla’ya ait olamayacağını göstermiştir; çünkü Sulla bu tarihten önce, yani İ.Ö. 78 yılında ölmüş bulunmaktaydı.
Kimine göre Antikytheira’daki gemi batığı, Romalıların Pontus kralı IV. Mithridates ile yaptıkları savaşlarda elde ettikleri ganimetleri taşıyor olabilirdi. Çünkü İ.Ö. 70’li yıllarda süren bu savaşlar sırasında Anadolu’da çok sayıda bilim ve teknoloji ürününün Roma’ya kaçırıldığı bilinen bir gerçektir. Örneğin, Pontus Herakleiası’nın (Karadeniz Ereğlisi) bir yerlisi ve İ.Ö. 1. yüzyılda yaşamış olan Memnon adındaki yazar, Herakleia’nın İ.Ö. 72 yılında Romalılarca işgali sırasında Romalı komutan Marius A. Cotta’nın «donanması ile denize açıldığını, ama kentte ganimetle doldurulmuş olan gemilerden bazılarının aşırı yüklenmiş olduklarını, bu yüzden kiminin kuzeyden gelen fırtına nedeniyle henüz sahildeyken battığını, kiminin ve birçok yük gemisinin kaybolduğunu» yazmaktadır. Öte yandan Amaseialı (Amasya) yazar Strabon da, Sinope (Sinop) tarihinden söz ederken şu notu düşer:
«Kent zaptedildi. Lucullus her ne kadar kente çok zarar vermediyse de, Billaros’un yaptığı küreyi ve kentin kurucusu olarak kabul edilen ve bir tanrı gibi saygı gören Autolykos’un Sthenis (adlı sanatçı) tarafından yapılmış olan heykelini alıp götürdü» (Strabon, Geographika, 12.3.11). Bazı araştırmacılar, Billaros adındaki kişinin yaptığı belirtilen küreyi taşıyan geminin İ.Ö. 71 yılı civarında Sinope’den ayrıldıktan sonra battığını ve bu nedenle Billaros’un küresinin aslında Antikythera’da bulunan aygıt olduğuna inanmaktadırlar.
Ancak son araştırmalar, Antikythera Aygıtı’nın bir Korinthos üretimi olduğuna işaret etmektedir. Nitekim büyük kaşif Arkhimedes, Korinthos’un Sicilya adasındaki bir kolonisi olan Syracousae’da yaşamış ve onlara zengin bir teknoloji bilgisini miras bırakmıştı. Eğer bu doğru ise, bu alet Korinthos’un Romalılar tarafından İ.Ö. 146 yılında tahrip edilmesinden önceki zamanda bir icat edilmiş olmalıdır.
Antikythera Aygıtı’nın Özellikleri:
Alman filolog ve epigraf Albert Rehm, 1905 yılında, buluntunun astronomik olaylarla ilgili bir hesaplama aleti olduğunu ilk anlayan kişi olmuştu. Nitekim Rehm’den sonraki tüm bilim adamları, ayrıntılardaki bazı farklı fikir ayrılıkları dışında, Antikytheira Aygıtı’nın İ.Ö. 150 ile 100 yılları arasında Yunanlı bilim adamları tarafından, ay ve gezegenlerin pozisyonlarını önceden tahmin etmek üzere yapılmış bir analog astronomi bilgisayarı olduğu konusunda birleştiler.
Antikythera batığında ele geçen Antikythera Aygıtı’na ait parçalar ve aynı gemideki diğer arkeolojik buluntular Atina Milli Arkeoloji Müzesi’nde korunmakta olup, bilim adamlarının bu buluntular üzerindeki araştırmaları ve rekonstrüksiyon denemeleri halen sürmektedir. Bu aygıta ait olan 82 adet irili ufaklı bronz parçadan 30 tanesinin üzerinde dişli, 7 tanesinde de Grekçe yazı izleri bulunmaktadır (bazı bilim adamlarına göre aletteki toplam dişli sayısı 37 olmalıydı). En büyük dişli 14cm. çapındaydı ve bunda 223 adet diş vardı. Aygıt yaklaşık 30x20x10 cm. boyutlarındaki bir ahşap kutu içinde yer almaktaydı. Aletin üç adet kadranı vardı. Bunlardan biri ön panelde, ikisi ise arka panelde yer almaktaydı. Antikythera Aygıtı, dış kısmındaki bir döner kolla kumanda edilmekte ve bu kol, ön ve arkadaki yuvarlak kadranlarda bulunan göstergeleri hareket ettirerek verileri iletmekteydi. Bu döner kol sayesinde kullanıcı, cihazı 365 günlük bir takvimin üzerindeki dilediği bir tarihe ayarlayabiliyor, dönen kol diğer tüm dişlileri harekete geçiriyor ve böylece cihazın ayarlandığı tarih ilgili astronomik olaylar hakkında veriler elde ediliyordu.
Bilim adamları bu buluntunun iç kısmını ve özellikle yazıları incelemek için x-ray ışınları kullandılar. Bu sayede elimize geçen parçaların üzerinde 3000 kadar Grekçe harf saptandı. Ayrıca, cihazın ön kadranının dörtte biri korunmuş olduğundan, bu kadranın bir rekonstrüksiyonunu yapmak da mümkün oldu. Buna göre, ön kadranda ay ve burç adları yer almaktadır. Ön kadran, burçlara göre güneş ve ayın hareketlerini ve hatta yıldızların doğuş ve batışını gösteriyordu. Aletin arka kısmındaki kadranda da Yunan dünyasında iki ya da dört yılda bir düzenlenen Nemea, Isthmia, Pythia ve Olympia gibi büyük sportif festivallerin adları yer almaktaydı . Bu durum bize, Antikythera aygıtının yalnızca astronomik hesaplamalar için kulanılmadığını, onun bazı sosyal içerikli işlevlerinin de bulunduğunu göstermektedir. Ayrıca, Antikythera Aygıtı’ndan deniz ulaşımında da yararlanılmış olmalıydı; çünkü bu aygıt sayesinde, askeri ve ticari gemi kaptanlarının ayın pozisyonlarını önceden bilmeleri ve gel-git olaylarından korunmaları mümkündü.
Sonuç:
Antikythera Aygıtı, kadran, dişli, astronomi bilgisi ve karmaşık ustalık bilgisi kullanan ilk analog bilgisayar olarak kabul edilmektedir. Bir başka deyişle, bu alet en azından çok karmaşık bir astronomik takvim bilgisine dayanmaktaydı. Aslında bu icadın altında Posidonius ve Hipparkhos gibi, güneş ve ay’ın rotaları ve hareketleri üzerinde çalışan antik devir Yunanlı bilim adamlarının dehaları yatmaktaydı. Antikythera Aygıtı o kadar ileri bir buluştu ki, bu türden mekanik astronomi aygıtları 14. yüzyılda bile henüz bilinmiyordu.
Antikythera Aygıtı kimi bilim adamları tarafından gelmiş geçmiş en büyük 7 arkeoloji harikasından biri olarak kabul edilmektedir. Ancak Yunanlı bilim adamlarının bu teknolojik aşamaya Antikythera Aygıtı’ndan çok daha önce ulaşmış olduklarına ilişkin güçlü kanıtlar vardır. Örneğin, Romalı ünlü devlet adamı ve hatip Cicero (İ.Ö. 1. yüzyıl), De Republica (Devlet) adlı eserinde (I. 14) Syracousae adasının İ.Ö. 212 yılında Romalılar tarafından kuşatıldığı zaman Romalı komutan Marcellus’un ganimet olarak, Arkhimedes tarafından yapıldığı söylenen, güneş, ay ve gezegenlerin hareketlerinin bire bir uygulandığı bir planetarium’u alıp Roma’ya götürdüğünü yazmaktadır.
Eski Yunanlıların astronomi bilgilerinin en azından İ.Ö. 3. yüzyıla kadar gerilere gittiğini gösteren diğer bir buluntu da, Sardinia (İtalya) adasındaki Olbia kenti yakınında, deniz dibinden çıkarılan metal bir dişli parçasıdır. 4.3 cm. çapında olan ve üzerinde 55 adet diş bulunan bu dişli parçasının nasıl bir mekanizmaya ait olduğunu bilmiyoruz. Ama bilim adamları, bu parça üzerindeki dişlerin Antikytera Aygıtı’ndaki dişlerden daha gelişmiş bir teknoloji ürünü olduklarını düşünmekte ve hatta bu dişlinin Arkhimedes’in icat ettiği bilinen planetarium’a ait olduğunu iddia etmektedirler.
H. Malay          
 
KISA KAYNAKÇA:
Giovanni Pastore, The Recovered Archimedes Planetarium, 2013.
T. Freeth, “Decoding an Ancient Computer”, Scientific American 76, Dec. 2009, s. 76-83.
Cesare Rossi - Flavio Russo - Ferruccio Russo, Ancient Engineers’ Inventions. Precursors of the Present (History of Mechanism and Machine Science 8), 2009, s. 46-59.
A. Mastrocinque, “The Antikythera Shipwreck and Sinope’s Culture During the MithriJJdatic Wars”, Mithridates VI and the Pontic Kingdom (ed. J.M. Hojte), 2013, 313-319.